Ana içeriğe atla

ÇANAKKALE ZİYARETİ / 29 Eylül 2010/ Oguz SOLAK

 


ÇANAKKALE ZİYARETİ / 29 Eylül 2010/ Oguz SOLAK

Şair Necmettin Halil Onan ın şu muazzam mısraları ile Çanakkale gezisini sizlere aktarmak istiyorum>>>

"Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın bu toprak,bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver,bu sessiz yığın bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun solunda gördüğün bu tümsek, anadolu nda

istiklâl uğrunda,namus yolunda can veren mehmet in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele son vatan parçası geçerken ele

mehmet in düşmanı boğduğu sele mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki. haşrolan kan, kemik, etin yaptığı bu tümsek amansız, çetin

bir harbin sonunda bütün milletin hürriyet zevkini tattığı yerdir."

................

Önemini bir türlü idrak edemediğimiz bu kutsal vatan için, canlarını feda eden ,Çanakkale şehitlerimizi ziyaret programımız 29- eylül-2010 tarihinde yaklaşık seksen kişilik bir ekip ile Kayseri havaalanından başladı. Havalandıktan sonra aramızda ki sohbetler daha koyulaşmaya başlamadan bir baktık ki uçağımız İzmir semalarına gelmişti bile. İzmir hava limanında bizlere tahsis edilmiş iki adet otobüse bindik ve Ayvalık- Çanakkale istikametinde yola çıktık. Ayvalık’ a geldiğimizde akşam saat sekizi bulmuştu. Ayvalık Ticaret odası başkanı Rahmi Gençer , Şehir kulübünde bizleri ağırladı. Ayvalığa özgü yemeklerin olduğu menüde balık çorbası, otlu börek, deniz börülcesi gibi zeytinyağlı lar hepimizin beğenisi aldı. Nezaketleri ve kibarlıkları ile kalbimizi kazandılar. Yemek sonrası Başkanımız Hasan Ali Kilci Beyefendinin konuşmaları ve ödül takdiminden hemen sonra yola çıktık ve Çanakkale de Otele geldiğimizde saat 01.00 olmuştu. Sabah 07.00 de verilen kalk komutu, kahvaltı ve tur rehberlerimizin gelmesi ve araba vapuruna girmemiz saat 09.00 sularını buldu. Araba vapuru ile Eceabat’ a geçerken ‘’Dur Yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir’’ mısraları dağın üzerine yazıldığı gibi kalbimizin en hassas yerlerine de kazınıyordu. Birinci Dünya Savaşı , Çanakkale , Deniz ve Kara Muharebelerinin yapıldığı yerler ,Gelibolu yarımadasının milli park ilan edilen 33000 hektarlık kısmında geçmiştir. Ayrıca Batık gemiler, toplar, siperler, kaleler ve burçlardan ve savaşla ilgili yüzlerce başka kalıntıdan oluşan geniş bir yelpazenin yanı sıra 250.000 i aşan Türk Şehidinin ve yine 250.000 i aşan Avustralya,Yeni Zellanda, İngiliz ve Fransız askerlerinin savaş mezarları ve anıtları buradadır. Bu kadar büyük bir alanı anlamlı bir biçimde ziyaret etmek için iyi tur rehber lerinizin olması gerekir.Bu konuda çok şanslı olduğumuzu söylemek istiyorum.Tur Rehberlerimiz Zuhal Çalışan ve Nezih Güney saat 09.00 dan 16.00 ya kadar Çanakkale de 1915-1916 yılları arasında yaşananları fevkalade bir başarı ile bizlere anlattılar.

Saat 09.00: Feribotla,Çanakkale’den Avrupa yakasında bulunan Eceabat ilçesinden gezimiz başladı, Kilitbahir’e hareket ettik.Kilitbahir Kalesi(1462-62 F.Sultan Mehmet) ve SarıKule önünden geçerek,Namazgah Tabyaları hakkında anlatım oldu ve Seyid Onbaşı’nın bulunduğu Mecidiye Tabyası’nda durduk. Soğanlıdere Hastane Şehitliği’ni sağımızda kalan tepede gördük(600 şehit-gerçek mezarlık). Daha sonra Şahindere Hastane Şehitliği’ni ziyaret ettik ( 1969 şehit,gerçek mezarlık).

Şehitler Abidesi’ne gittik, Morto koyu önünden geçip Seddülbahir’deki Ertuğrul Koyu’ndaki çıkartmayı dinledik. River Clyde kömür gemisini Truva atı gibi kullanmışlardı ve oradaki siperlerde Ezineli Yahya Çavuş Ve İkiz Koy’da İngiliz askerlerini durduran ve Alçıtepe Köyü’ne ulaşmalarını engelleyen Yüzbaşı Yusuf Kenan tarihe geçmişti.

Güney Cephesini bitirmiş olduk. Kuzey Cephesine hareket ettik. Anzak Koyu Arıburnu yarlarında otobüste Anzak çıkartmasını ve Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. tümenin 57.alayının doğru zaman,doğru yerde düşmanı nasıl durdurduğunu ,savaşın kaderini birinci günden belirlediğini, Mustafa Kemal’in 57.alaya ”ben size taarruzu değil , ölmeyi emrediyorum” emrini verişini dinledik.Ve Mehmetçik’e Saygı Anıtı önünden Kanlısırt’taki Avustralya Anıtı olan Lone Pine’ı gördük.

Kırmızısırt LAĞAMLAR bölgesi ve gerçek Anzak siperlerinin göründüğü yerde bilgi aldık. Kırmızsırt Merkeztepe hattında 19 Mayıs Türk taarruzunda,6 saatte verdiğimiz kayıpları dinledik ve devamında liselilerden (Kayseri lisesi dahil ) , tıbbiyelilerden bahsedildi. 57.alay şehitliğine hareket ettik, BOMBASIRT’ına …-siperler arası 8 metre yani ölüm muhakkak-dediği yer Mustafa Kemal’in. En son noktamız Conkbayırı idi. 6-7 ağustos Suvla çıkartması, Mustafa kemal’in Anafartalar grup Komutanlığı’na getirilişi,1.Anafartalar Zaferi(9 Ağustos 1915),Conkbayırı Süngü Taarruzu(10 ağustos 1915), Annesinin verdiği saate şarapnel parçasının çarpışı ve 2.Anafartalar Zaferi’ni (21-22 ağustos-1915) dinledik.

Saat 16.00: feribotla Çanakkaleye geçtik.

Çanakkale savaşlarında ecdadımızın canını hiçe sayarak verdiği vatan müdafaasını bizlere, milli duygularınıda anlatımına dahil ederek anlatan rehberimiz Zuhal Çalışan’ı Çanakkalede bırakarak Ayvalık’ a doğru yola çıktık. Ayvalık cunda adasındaki otelimize geldiğimizde saat 8.00 i bulmuştu. 1- ekim sabahı Ayvalık limanından bir gemiyle mavi tura çıkıldı. Akşama kadar süren deniz gezisinde sohbetler yapıldı ve tabii ki denize girildi. Ertesi gün sabah Ayvalıktan ayrıldık. İzmir den uçak ile Kayseriye geldik.

Başta eğitim kurumları olmak üzere her kurumun bu aziz toprakları mutlaka ziyaret etmelerini sağlamak devletimizin görevi olmalıdır. Çanakkale Şehitlerini ziyaret etmek ,onlar için rahmet istemek, can namus, onur, istiklal ve vatan mücadelesi veren ecdadımız için bu topraklarda bulunmak, bu ülkeyi seven herkes için bir vefa borcudur. Bizlere bu fırsatı sağlayan Başkanımız Hasan Ali Kilci Beyefendiye şükranlarımızı sunuyoruz.

Oğuz solak-KTO Meclis Üyesi

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAVUNMA SANAYİ Kayseri Çalıştayının (!) Ardından... Oguz SOLAK

Çalıştay dan çok, sunum ve bilgilendirme diyebileceğimiz bu toplantının, artı - eksi yönlerini ve gözlemlerimi sizlere aktarmak istiyorum. Milli yapılanma konusunda uzun yıllardır yazan birisi olarak, yapılan her katkıya ve emeğe saygılıyım. Ancak ifade etmeliyim ki milli yapılanma konusunda, aşırı zaman kayıpları ve oyalanmalar, bizi tembelleştirecek ve körleştirecek, tuzaklanmış böbürlenmeler var. Klasik sebeplerin dışında daha önemli olanı da entelektüel birikimleri bir araya getirerek pragmatik hareket edemediğimiz gerçeğidir. Bazı ayrıntıları atlamak, her olası krizde yeniden planlama yapmak zorunda kalmak   ve başa dönmek zaman kaybıdır. Nedir bu, genel olarak önemsiz gibi görünen ama önemsenmesi gereken ayrıntılar:   1-Her kesimde genel olarak özgüven eksikliği ve   akabinde gelen boş övünmeler ve kasılmalar var. 2- Bilgiye ulaşmak yerine tahminler, kaynağı belirsiz haberler, boş inançlar, spekülasyonlar, zanlar, ve zihnimizin yansımaları var. 3- Bizim gibi Fi

Sarıkeçililer ve Karakeçililer

SARIKEÇİLİLER: Bin yıl önce Anadoluyu Türk yurdu haline getirmek için gelen, bazı Oguz boylarının oymakları dır. Akdeniz ve Ege dağlarında yaylanan ve Mersin yöresinde kışlayan bin yıllık geleneğimizin son temsilcileri olan Sarıkeçililer, yüzyıllardır uygulanan politikalar neticesinde fakir ve cahil bırakılmışlardır.Ne belirli bir yaylakları, ne belirli bir kışlakları vardır. Mezarlıkları bile yok, ölüm hangi dağ başında yakalarsa, orada gömüyorlar. Sarıkeçililer, arasında Tü rkuaz göz, sarışınlık çokça yaygındır. Evlad-ı Fatihan namıyla anılan asırlar önce Avrupa'ya yürüyen balkanlardaki soydaşlarımızın çoğu Sarıkeçili Yörüklerinin torunlarıdır. KARAKEÇİLİLER: Oğuzların Kayı boyundan.İsimleri, Karacahisar kalesinin fethi sırasında Ertuğrul gazi tarafından verilen Karakeçililer, Orhan gaziden II. Abdülhamit zamanına kadar dışlanmışlardır. O kadar ki Güneydoğu bölgemizde yaşayan Karakeçililer, Arapça ve Kürtçe konuşmaya ve yüzyıllar içerisinde kaldıkları bu asimilasyon neticesi

KONUMUZ KAYSERİ AMA....

*Bu yazı, 2015 genel seçimlerinde aday olan bir ağabeyimize, destek amacı ile yazdığım ve hazırladığım, o günleri yansıtan görüşlerimdir. Yaklaşık 5 yıl sonra bu yazıyı sizlere sunmamın gerekçesi, 15 temmuz darbesinden 1.5 sene önce yazılmasıdır. Malum , 15 temmuz yaklaştı. O yapıların içinde otlanan ama sonrasında, sütten çıkan ak kaşık gibi olanların, kandırıldık! sohbetlerini vicdanlarında muhasebe etmeleri içindir. * KONUMUZ KAYSERİ AMA: Nisan ayı/ 2 015… Kayseri de yaşamlarını sürdürenlerin; güvenli, huzurlu ve sağlıklı olarak, iyi bir çevrede, aile bütünlüklerini koruyarak, kimseye muhtaç olmadan onurları ve alınterleri ile geçimlerini sağlamalarının en önemli insani hakları olduğuna inanıyorum. Geçmişte olduğu gibi şimdide memleketim ve insanlarının en iyi şartlarda kendileri ve aileleri için gelecek kaygısına düşmeden yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak ve onlar için çalışmak, en önemli misyonumuz olacaktır. 4000 yıllık tarihi geçmişi ile dünyanın sayılı

TÜRK olmak mı?... Sahiden mi?

TÜRK olmak mı?... Sahiden mi? ... Uzun yıllardır "Türk olmak" kavramının, toplumsal açıdan nereye oturduğunu gözlemliyorum ve analizlerimin bazılarını zaman zaman sizlere aktarıyorum. Sosyal medyada ki yorumlar, tepkisiz kalışlar bile, bu konuya, toplumsal bakış açısından, bazı tespitleri oluşturmama yardımcı oluyor. Kısa zaman aralığı için, şu tespitlerimi size aktarmak isterim: 1- TÜRK tarihi, kültürü hakkında ve Türk olmak konusunda, özellikle bu konunun savunucu- tarafları! olarak görünen kesimler yada kişilerde derin bir içtenlik yok. Bilgi yerine ezberler, tabular, sanılar ve dedikodular, zihinlerini işgal etmiş 2- Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan Doğu Türkistan ve bütün Türk topluluklarında, Büyük Atatürk başta olmak üzere, TÜRK olmak sevdası ve şuurunda olan, fiilen bu konuya inanarak mücadele vermiş, az sayıda devlet adamı, bilim adamı ve mütefekkir varolmuş veya var. Diğerleri, bu işi hep politik açıdan kullanmı

SEÇİMLERE DOĞRU... SEÇMEN?

SEÇİMLERE DOĞRU... SEÇMEN? Seçmen, kişisel sorunlarını açıkça sorgulayarak, çözüm yolunu araştırmalı ve ülke meselelerini kendi zaaflarına örtü yapmamalı ve seçim oyununun kurallarına hakim olmalıdır. Dikkat çekmeyen bu durum, aslında bütün sistemimizin en zayıf olan kısmıdır. Bu nasıl düzeltilebilir ? sırasıyla sizlere açıklamaya çalışacağım. Öncelikle, seçmenler kime oy verirse versinler ama oy verdikleri insanların denetimini asla ellerinden çıkartmamalı ve denetim işini sahiden yapabilmeleri için de bazı prensipleri olmalıdır. Şahsi çıkarları için yakalarını ve zihinlerini politik düzene kaptırmamalı ancak toplumsal talepleri için seçilmiş insanları zorlamalı ve taleplerini o yönde iletmelidirler. Mevcut durumda, içinde yaşadığımız toplumun bireylerinin sergilediği davranış kalıpları, geleceğimizi olumsuz olarak etkiledi. Seçtikleri yada öyle zannettikleri kişilerin, kendilerini (seçmeni) temsil edeceğine, seçmen (seçtiklerine) hizmet etmeye başladı. Hani derler ya "ak

16 NİSANDAN ( 2017 referandumu) SONRASI...

Politikacılarımızın davranış temayüllerini dikkate alarak baktığımızda, referandum sonrasında, her iki sonuç içinde, erken seçimlere gidilmesi ihtimali, kaçınılmaz gözükmektedir. Şunu hatırlatmak isterim ki Olağanüstü durumların, hızlı değişimlerin, büyük ikilemlerin, insan yaşamını ve doğal hayatı tehlikeye atan gelişmelerin yaşandığı yirminci yüzyılın devamında “yeryüzünde yaşam” belirsizliğe ve riske girmiş durumdadır. Türk insanının artık dalga geçmeyi bırakıp, sorumluluklarını üstlenmesi, kendine olan öz güvenini tazelemesi, politikacı maşası olmak yerine kişisel ve toplumsal çıkarlarını korumasının "gerçek beka sorunu" olduğunu idrak etmesi, zaruri bir hal almıştır. Halk oylaması sonrası için konuyu, rakamlara ve terimlere boğmadan kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: EVET çıkması durumunda : 16 nisan sonrası, iki partili sisteme yönelim başlayacak iktidar ve muhalefetteki partiler temelinden sarsılacaklardır. Ertelenen Fetö tartışmaları ve diğer iç hesaplaşm

BEYİN GÖÇÜ !

Beyin göçünü önlemek söylemlerinin modası geçmiştir. Çünkü imkanları daha çok olan ülkelere, yüksek verimle çalışabilmek için giden, bu yetenekli insanlarımızın,bize dönme ihtimalleri her zaman vardır .Kaldı ki dışarıya giden beyin gücümüzden kat kat fazlası ülkemizde mevcut olduğu halde, yetenekli insanlarımızı ortaya çıkartıp, ellerinden tutmuyoruz. Yani bir BEYİN EROZYONU meselemiz var. Yetenekli insanların her türlü gereksinimlerini karşılayacak yapılanmalara gitmiyoruz. Tübitak, kobiler, teknoparklar v.s. hepsi de kurulmuş düzenleri olanları, zengin olanları destekleyen yapılanmalardır. Siz Türkiye de hiç duydunuz mu; başarılı fakat maddi gücü sınırlı bir mucide veya mühendise, gel arkadaş bütün ihtiyaçlarını ben karşılıyorum ,sen bu ülke için beyin gücünü ortaya koy diyen bir KURUM. Türkiye de yok. ABD veya İsrail de var. Onlarla bizim aramız daki kalkınmışlık farkının ana teması budur. Hepimiz bunun farkındayız diyeceksiniz. O halde neden harekete geçmiyoruz sor

DERİN TÜRK MİLLETİ !… Oguz SOLAK

DERİN TÜRK MİLLETİ… 700 yıl önce Tarsus'a 500 yıl önce Kayseri'ye gelerek Lala cami bölgesinde, Varsaklar mahallesini oluşturan, Oğuz soyundan gelenlerin şerefli bir ferdi olarak derim ki: Din tacirlerinin İslamı kullandıkları gibi TÜRKLÜĞÜMÜZÜ kullanan; Türkçüyüm, Milliyetçiyim diyen hiçbir parti, vakıf, dernek, muhalif veya devlet-iktidar, bizi gütmeye! bize yol-yordam öğretmeye kalkmasın. Biz bu vatanın asli unsuruyuz. Sizler yönetici olduk, kitleleri peşimize taktık diye bizleri kullanamazsınız, köleleştiremezsiniz  yada başka görüntüler ile Araplaştıramazsınız. Tarihin her döneminde yeni bir albenili senaryo ile karşımızda oldunuz.. .Daha dün  Fetö psikopatları, ülkenin her tarafını satarken görünmez idiniz, bugün Türkün bekasını kurtarıyoruz ile karşımızdasınız. Bu Devlet, Güneydoğuda yıllardır TÜRKÇE öğretemezken, üreyerek istila etmek için 40 ar çocuk! doğururken ortada yoktunuz. Şimdi bize Vatan kurtarmayı öğretiyorsunuz! Bu döngü hiç bitmez biliyoruz.. Yansım

MİLLİ TÜRKİYE?... 21/Ekim/2017... Oguz SOLAK

MİLLİ TÜRKİYE?... 21/Ekim/2017... Oguz SOLAK Milli olmak, sadece nutuk atmak ile olmuyor. Bunları telafi etmek için iyi niyet var ise önce devletin ve hükumetlerin hatalarını görmesi gerekiyor. Uzun yıllar aktarmaya çalıştığımız gerçekleri, parça parça tekrar aktarmak istiyorum. 1- Millileşme konusunda uzun yıllardır, naçizane fikirlerimi ve önerilerimi devletin kilit noktalarına sunan birisi olarak; vatanseverlik konusunda her bireyin sövmek, şikayet etmek yada taraf olmak yerine, fikirlerini (Türkiye’nin menfaatleri için elbette) bir tarafa not almalarını ve uygun zamanda kamusal alanda paylaşmalarını öneririm… Globalleşen dünyada milli karakterlerine sahip çıkan milletler, saygı ve ilgi görmektedir… 2- Milli olmak, sınırları kapatmak, dünya ile ilişkileri sınırlamak değildir. Tam tersine, dünyaya açılmak, diğer ülkelere saygı göstermek ile diplomasi sanatını iyi bilmek ve kullanmak ile zirveyi zorlarsınız. Saldırgan davranışlar sadece, ülkeyi kullanmak isteyen yapıl