MİLLİ
TÜRKİYE?... 21/Ekim/2017... Oguz SOLAK
Milli olmak,
sadece nutuk atmak ile olmuyor. Bunları telafi etmek için iyi niyet var ise
önce devletin ve hükumetlerin hatalarını görmesi gerekiyor. Uzun yıllar
aktarmaya çalıştığımız gerçekleri, parça parça tekrar aktarmak istiyorum.
1- Millileşme
konusunda uzun yıllardır, naçizane fikirlerimi ve önerilerimi devletin kilit
noktalarına sunan birisi olarak; vatanseverlik konusunda her bireyin sövmek,
şikayet etmek yada taraf olmak yerine, fikirlerini (Türkiye’nin menfaatleri
için elbette) bir tarafa not almalarını ve uygun zamanda kamusal alanda
paylaşmalarını öneririm… Globalleşen dünyada milli karakterlerine sahip çıkan milletler,
saygı ve ilgi görmektedir…
2- Milli olmak,
sınırları kapatmak, dünya ile ilişkileri sınırlamak değildir. Tam tersine,
dünyaya açılmak, diğer ülkelere saygı göstermek ile diplomasi sanatını iyi
bilmek ve kullanmak ile zirveyi zorlarsınız. Saldırgan davranışlar sadece,
ülkeyi kullanmak isteyen yapıların işine yarar…
3- Halkın şunu
idrak etmesi gerekiyor: Türkiye de yapılan büyük toplumsal yıkımlar, maalesef
ülkemizin içinden, milliliğin özünde ne olduğunu kavrayamayan kanaat
önderlerinin yada etkili makam sahiplerinin etkilediği kesimlerden gelmiştir ve
geliyor…
4-Özellikle
vatanseverlik konusunda hassas olan insanlarımız, milli olan konularda
(nedenlerini bilmedikleri halde) etki alanına çok çabuk kapılıyorlar. Günlük
politika, halkı öne sürmek ister, halbuki devlet siyaseti (varsa!), yerleşik
kadroları ve sizin bilmediğiniz istihbarat bilgileri ile hareket eder. Eğer
kızmak, sövmek veya tehdit ile her şey düzelse idi şimdi dünyanın en güvenli
ülkesi olurduk!.
5- Milli olmayı
yanlış yada eksik kavrayan kesimlerin en büyük zaafları; görüşleri yada karşı
görüşleri dinlemezler. Egoları hep ben haklıyım der, dogmaları ve saplantıları
vardır. Öz güvenleri eksiktir.Gaza çabuk gelirler veya getirilirler. Milli
meselelerde iç ve dış düşmanların kullandıkları hep bu model insanlardır.
İsimlerinin önündeki unvanları artıkça tehlikeli olmalarının boyutu da doğru
orantılı olarak artar..
6- Uzun
yıllardır, devletin milli olması gerektiğini ve nedenlerini yazdım.Burada şunu
söylemeyi önemsiyorum: Devlet milli olmalı ama halkın seçtiği iktidarlar için
aynı şeyi söylerseniz gerçeklerden uzaklaşır ve kendi dünyanızda yaşamaya
başlarsınız. Yani iktidarlar değişik hedefler için gelmiş olabilirler. Buradaki
püf nokta: Devletin, milli olma vasfının ve yaptırım gücünün sağlam temeller
üzerinde olmasıdır. Devlet her türlü uygulamayı milli kabul sınırlarımız
içerisinde tutacak yeterlilikte olmalıdır…
7- Yüz yirmiden
fazla devlet kuran Türklerin, milli kabullerinin sınırlarını tarih ve
kültürleri çizmiş ve şekillendirmiştir. Ancak konunun dayandığı merkez olan (
Devlet ) ,son yıllarda büyük tahribat almıştır. Devletin milli kimliğini
kazanması ve soğan kabuğu gibi kat oluşturulan CASUSLUK faaliyetlerinin
temizlenmesi sabır ve samimiyet ister. Bu, yaşamsal konu olarak ele alınmalı ve
çözülmelidir. Aksi takdirde bunun üzerine inşa ettiğiniz her yapı güvensiz
olur….
8- Millileşme
bilgi, samimiyet ve koordinasyon ister…Bizim gibi milli konularda,
yıllarca(naçizane) birikim yapmış insanları YOK saymanın doğru olmadığını
savunuyorum. Biz bunları yıllarca çektik. Artık bu konularda kibir ve
kasıntıyı, benim adamım saplantılarını terk etmek ve devletin entelektüel
birikimini zenginleştirmek zamanıdır.
9- Savunma,
istihbarat ve casusluk konularında da yazmış birisi olarak diyorum ki: Eğitim
ve öğretim başta olmak üzere her kritik alanda sürekli politika değiştiren
KİMLERSE onlar MİLLİ olamamamızın en büyük engelleridir. HATA yapacak
yöneticileri kaldıracak zamanımız artık kalmamıştır…
10- Bir devlet
ve onun milleti ,parça parça MİLLİ olamaz. Milli olmak samimiyetinde ve
kararlılığında iseniz bu topyekun yapılacak bir aksiyondur…Türkiye'yi başta
gelir dağılımı olmak üzere adaletli,yaşam kalitesi yüksek, dünyaya güven veren
güçlü ve zengin MİLLİ bir ülke yapmak ideali için kaç kişi emek vermeye hazır?…
11- Milli
olmanın ana yolu Türkçeyi gerçek anlamda kullanmaktan geçer. Ülkeye giren
ürünlere karşılık bulmak, imal ettiğiniz ürünlere “yaşayan Türkçe elden gidiyor
saplantılarını bırakıp” Türkçe isimler üretmek gerekir. Günlük hayatınızda çok
sayıda Türkçe kelime ile konuşmak çok önemli değil mi. Kim umursuyor? Yabancı
ülkelerde Türkleri Arap zannediyorlar doğal olarak. Çünkü alameti farikanız
olan adlarınız bile Arapça ve Farsça. Millilikten bahsediyorsanız bari gelecek
nesillerimize Türkçe isimler koyunuz…
12-
Sınırlarımızda yaşadığımız tehlikelerin asıl suçlusu, MİLLİ olamayan
devletimizdir. Bugün bu hataların diyetini ödüyoruz. Diğer yaşananlar bunun
üzerine entegre olan yan sebeplerdir. CIA ülkeler raporuna baktığınızda Türkiye
de yaşayan Kürtlerin İran, Irak ve Suriye de yaşayanların neredeyse 5 katı
olduğunu görürsünüz. NİYE? düşündünüz mü? “Çoğalarak işgal etmek” diye bilinen
yöntem kullanılırken , güneydoğuda 40 ar çocuk doğurtuluyor iken bu Devlet
derin uykuda idi…
13- Sokaklarda
bile yıllar öncesinden büyük Kürdistan ve denize ulaşma hesapları bilindiği
halde, işler bu noktaya gelene kadar seyirci kalan bir devlet, MİLLİ devlet
değildir. Devletin geleceğini tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yoktur. Ortadoğu
ve Rusya arasında sıkışan Türkiye’nin günübirlik kararlar alması devleti
pingpong topuna ( bunları sıkça yaşıyoruz maalesef) çevirdi.
Dışişlerinde,diplomasi en yüksek seviyede uygulanmalıdır.Takım oyunu esas
alınmalıdır. Dışişleri istihbaratının (varsa!) verileri diğer istihbarat
kaynakları ile teyit edilmeden kararlar icra edilmemelidir. ABD de bile dış politik kararlar, Başkanlık+
Kongre hatta Yüksek yargının katkıları ile alınır…
14- Kayseri
nüfusunun 3 katı (3 milyon) Arap ülkemize hesapsız sokuldu.Bu siyasi sorumluluk
kime ait? Milli bir devlet, milli bir kafa olsaydı, ulusal güvenlik açısından
buna kesinlikle izin vermezdi. Toplumsal bir travma yaratan bu ulusal güvenlik
felaketi orada kalmadı. Güneydoğuda uygulanan “çoğalarak işgal et” yöntemi bu
defa Türkiye sathında Araplar ( 7 milyon civarı) tarafından yapılıyor ve
Devlet-i Aliyye(!) bu olanları seyretmekle yetiniyor. Bunun neresi milli kafa
ürünü. Devlet erkanı, Milli olalım derken, sanıyorum başka şeyleri kastediyor…
15- 1980 darbesi
ile gerçekleşen toplumsal boşluğa yerleştirilen Fethullahçı casusluk örgütünün
palazlandırılmasının altında yatan maksat, Türklüğü kullanarak ülkücülerden
,dini kullanarak akıncılardan, tolerans ve özgürlüğü savunarak soldan adam
devşirmekti. Bunu becerdiler, ayrıca bütün değerleri çorba yaptılar. Akabinde
Türkiye de” açık laboratuar” olarak sosyal deneyler yapıldı ve hala devam
ediyor. Devlete sızmalar vesaire hepsi KGB nin CIA in modası geçmiş
yöntemlerini taklit ederek, herkesin gözü önünde bilerek yapılmış ve
yaptırılmıştır. Devletin Milli kurumları o zaman neredeydi?…
16- Devlet elden
gidiyor bahaneleri ile darbe yapmaktan geri durmayan TSK nın; kozmik odasına
girilmesine ve aptalların bile inanmayacağı çakma deliller ile komutanlarının
tutuklanmasına, kuzu kuzu boyun eğilmesinde anormallik olduğunu, sanki bilerek
bu tuzağa düştüklerini, ilgili tarihlerde yazmıştım. Bu da diğerleri gibi
ihanetlerin bir parçasıydı belki de…
17- Devlet,milli
kafayı keşfetti ya! Benim söyleyeceklerim daha var… Yıl 2005 “Türk Silahlı
Kuvvetleri en üst düzeyde TKK geçmelidir. Yani yurt içinde ve yurt dışında TÜRK
devletine yapılan her saldırı ve plana
TSK NOKTASAL OPERASYON DÜZENLEMELİDİR. Bu bizim yaşam hakkımızdır.” Diye devam
eden bir köşe yazım arşivlerimde… Geçen 12 yılda Türkiye’ye saldıran Irak ve
güneydoğudaki hainlerin liderlerinden hangisi sessizce indirilmiştir?…
18- Yıl 2009,
Fethullahçı taşeron casusluk örgütünün altın yılları.Şimdi vatandaşa doğruluk
satanların el-pençe durdukları ve kanka oldukları zamanlar…Ben, Genelkurmay
Başkanı İlker Başbuğ ve kurumları uyarmak ile uğraşıyorum. O zamanın biz
(aptal) milli kafalıları, yıl 2017 de iş işten geçtikten sonra itibar mı
göreceğiz, yoksa rüya mı acaba!.
19-
Yukarıda
gördüğünüz yazıma 2009 yılında gelen bir yanıtta” TSK daki tutuklamalardan niye
rahatsız olduğumu, TSK nın hesap vermesi gerektiğini ve bunun darbeci paşaları
yargılamak için tarihi! bir fırsat olduğunu” haykıran ve beni eleştiren kişi ne yazık ki (T… O….) üyesi idi ve hala öğretim görevlisi olarak (E…..) üniversitesin de
görev yapıyor…Yani etiketler ve üyelikler sizi yanıltmasın. Önemli olan
niyetlerdir. Milli düşünebilmek bir ayrıcalıktır
20- Milli Kafa,
vatana ve ortak yaşadığın topluma sevgidir, sadakattir, vefa borcudur. Çok
çalışarak, emek vererek, toplumsal her alanda, gelecek kuşaklara daha iyi bir
miras bırakmaktır. Asla şovenlik yada saldırganlık değildir.
21- Binlerce
senelik mirasımız olan atalarımızın başarıları ve yaptıkları ile övünürken ipin
ucunu kaçırmak , tembelliğin ve yan yatmanın bir versiyonudur. Yeni şeyler
üretememek, onların mirasının üzerine çullanmak, geçmişte yapılanlar ile
böbürlenerek mirasyedi olmak! Üstelik toplumsal hiçbir katkıda bulunmadan,
nalıncı keseri gibi hep kendine yontmak!.. Günümüzde yapılanlar bunlar değil
mi?Bunun adı bedavadan yaşamak değil mi? Bunun neresi Milli Kafa?..
22- Milli
anlayış, muğlaklığı kaldırmaz.Dış çember bellidir ve herkes bunda mutabık ve
mert olmalıdır. Nedir bu dış çember: Türkiye'nin resmi dili Türkçedir. Ülkenin
adı Türkiye'dir. Vatandaş olanların uyrukları Türk'tür. Ortak paydamız; vatanı
korumak, sahiplenmek, Türkiye'yi iç ve dış düşmanlarına karşı destelemeye ve
korumaya yemin etmektir…Bireylerin inançları, yaşam tarzları, etnik dilleri,
etnisiteleri.. vesaire dış çemberin içerisinde kalan ve anayasa ve toplumsal
normlar ile korunan ,uygulanan ve bizim Milli çizgilerimizi aşmaya çalışmayan
“özel hayatın” sınırları içerisinde kalmalıdır…
23-Devletin en
tepesinden itibaren; yaşam tarzı,inanç veya partizanlık gibi ayırımlar yapmadan
estirilecek sevgi, saygı, adalet ve samimiyet rüzgarı ile MİLLİ OLMAK konusunu,
bu topluma sunduğumuz anda “Yükselen yıldız Türkiye” ufkumuzda ve
zihinlerimizde belirecektir. Saygı ve sevgilerimle…
Oguz SOLAK * Makina Mühendisi + Uluslararası İlişkiler
Uz.+ Sanayici*
Yorumlar
Yorum Gönder