Ana içeriğe atla

MİLLİ OLMAK ve YÜKSELEN YILDIZ TÜRKİYE


Milli olmak, sadece nutuk atmak ile olmuyor. Bunları telafi etmek için iyi niyet var ise önce devletin ve hükumetlerin hatalarını görmesi gerekiyor. Uzun yıllar aktarmaya çalıştığımız gerçekleri, parça parça tekrar aktarmak istiyorum.
1- Millileşme konusunda, 40 yıldır,naçizane fikirlerimi ve önerilerimi devletin kilit noktalarına sunan birisi olarak; vatanseverlik konusunda her bireyin sövmek, şikayet etmek yada taraf olmak yerine, fikirlerini (Türkiye'nin menfaatleri için elbette) bir tarafa not almalarını ve uygun zamanda kamusal alanda paylaşmalarını öneririm... Globalleşen dünyada milli karakterlerine sahip çıkan milletler, saygı ve ilgi görmektedir...
2- Milli olmak, sınırları kapatmak, dünya ile ilişkileri sınırlamak değildir. Tam tersine, dünyaya açılmak, diğer ülkelere saygı göstermek ile diplomasi sanatını iyi bilmek ve kullanmak ile zirveyi zorlarsınız. Saldırgan davranışlar sadece, ülkeyi kullanmak isteyen yapıların işine yarar...
3- Halkın şunu idrak etmesi gerekiyor: Türkiye de yapılan büyük toplumsal yıkımlar, maalesef ülkemizin içinden,milliliğin özünde ne olduğunu kavrayamayan kanaat önderlerinin yada etkili makam sahiplerinin etkilediği kesimlerden gelmiştir ve geliyor...
4-Özellikle vatanseverlik konusunda hassas olan insanlarımız, milli olan konularda ( nedenlerini bilmedikleri halde ) etki alanına çok çabuk kapılıyorlar. Günlük politika, halkı öne sürmek ister, halbuki devlet siyaseti (varsa!) yerleşik kadroları ve sizin bilmediğiniz istihbarat bilgileri ile hareket eder. Eğer kızmak, sövmek veya tehdit ile her şey düzelse idi şimdi dünyanın en güvenli ülkesi olurduk!.
5- Milli olmayı yanlış yada eksik kavrayan kesimlerin en büyük zaafları; görüşleri yada karşı görüşleri dinlemezler. Egoları hep ben haklıyım der, dogmaları ve saplantıları vardır. Öz güvenleri eksiktir.Gaza çabuk gelirler veya getirilirler. Milli meselelerde iç ve dış düşmanların kullandıkları hep bu model insanlardır. İsimlerinin önündeki unvanları artıkça tehlikeli olmalarının boyutu da doğru orantılı olarak artar..
6- Uzun yıllardır, devletin milli olması gerektiğini ve nedenlerini yazdım.Burada şunu söylemeyi önemsiyorum: Devlet milli olmalı ama halkın seçtiği iktidarlar için aynı şeyi söylerseniz gerçeklerden uzaklaşır ve kendi dünyanızda yaşamaya başlarsınız. Yani iktidarlar değişik hedefler için gelmiş olabilirler. Buradaki püf nokta: Devletin, milli olma vasfının ve yaptırım gücünün sağlam temeller üzerinde olmasıdır. Devlet her türlü uygulamayı milli kabul sınırlarımız içerisinde tutacak yeterlilikte olmalıdır...
7- Yüzyirmiden fazla devlet kuran Türklerin,milli kabullerinin sınırlarını tarih ve kültürleri çizmiş ve şekillendirmiştir. Ancak konunun dayandığı merkez olan ( Devlet ) ,son yıllarda büyük tahribat almıştır. Devletin milli kimliğini kazanması ve soğan kabuğu gibi kat kat oluşturulan CASUSLUK faaliyetlerinin temizlenmesi sabır ve samimiyet ister. Bu, yaşamsal konu olarak ele alınmalı ve çözülmelidir. Aksi takdirde bunun üzerine inşa ettiğiniz her yapı güvensiz olur....
8- Millileşme bilgi, samimiyet ve koordinasyon ister...Benim gibi milli konularda, yıllarca(naçizane) birikim yapmış insanları YOK saymanın doğru olmadığını savunuyorum. Biz bunları yıllarca çektik. Artık bu konularda kibir ve kasıntıyı, benim adamım saplantılarını terk etmek ve devletin entelektüel birikimini zenginleştirmek zamanıdır.
9- Savunma, istihbarat ve casusluk konularında da yazmış birisi olarak diyorum ki: Eğitim ve öğretim başta olmak üzere her kritik alanda sürekli politika değiştiren KİMLERSE onlar MİLLİ olamamamızın en büyük engelleridir. HATA yapacak yöneticileri kaldıracak zamanımız artık kalmamıştır...
10- Bir devlet ve onun milleti ,parça parça MİLLİ olamaz. Milli olmak samimiyetinde ve kararlılığında iseniz bu topyekun yapılacak bir aksiyondur...Türkiyeyi başta gelir dağılımı olmak üzere adaletli,yaşam kalitesi yüksek, dünyaya güven veren güçlü ve zengin MİLLİ bir ülke yapmak ideali için kaç kişi emek vermeye hazır?...
11- Milli olmanın ana yolu Türkçeyi gerçek anlamda kullanmaktan geçer. Ülkeye giren ürünlere karşılık bulmak, imal ettiğiniz ürünlere "yaşayan Türkçe elden gidiyor saplantılarını bırakıp" Türkçe isimler üretmek gerekir. Günlük hayatınızda çok sayıda Türkçe kelime ile konuşmak çok önemli değil mi. Kim umursuyor? Yabancı ülkelerde Türkleri Arap zannediyorlar doğal olarak. Çünkü alameti farikanız olan adlarınız bile Arapça ve Farsça. Millilikten bahsediyorsanız bari gelecek nesillerimize Türkçe isimler koyunuz...
12- Sınırlarımızda yaşadığımız tehlikelerin asıl suçlusu, MİLLİ olamayan devletimizdir. Bugün bu hataların diyetini ödüyoruz. Diğer yaşananlar bunun üzerine entegre olan yan sebeplerdir. CIA ülkeler raporuna baktığınızda Türkiye de yaşayan Kürtlerin İran, Irak ve Suriye de yaşayanların neredeyse 5 katı olduğunu görürsünüz. NİYE? düşündünüz mü? "Çoğalarak işgal etmek" diye bilinen yöntem kullanılırken , güneydoğuda 40 ar çocuk doğurtuluyor iken bu Devlet derin uykuda idi...
13- Sokaklarda bile yıllar öncesinden büyük kürdistan ve denize ulaşma hesapları bilindiği halde, işler bu noktaya gelene kadar seyirci kalan bir devlet, MİLLİ devlet değildir. Devletin geleceğini tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yoktur. Ortadoğu ve Rusya arasında sıkışan Türkiye'nin günübirlik kararlar alması devleti pingpong topuna ( bunları sıkça yaşıyoruz maalesef) çevirdi. Dışişlerinde,diplomasi en yüksek seviyede uygulanmalıdır.Takım oyunu esas alınmalıdır. Dışişleri istihbaratının (varsa!) verileri diğer istihbarat kaynakları ile teyit edilmeden kararlar icra edilmemelidir.  ABD de bile dış politik kararlar, Başkanlık+ Kongre hatta Yüksek yargının katkıları ile alınır...
14- Kayseri nüfusunun 3 katı ( 3 milyon) Arap ülkemize hesapsız sokuldu.Bu siyasi sorumluluk kime ait? Milli bir devlet, milli bir kafa olsaydı, ulusal güvenlik açısından buna kesinlikle izin vermezdi. Toplumsal bir travma yaratan bu ulusal güvenlik felaketi orada kalmadı. Güneydoğuda uygulanan "çoğalarak işgal et" yöntemi bu defa Türkiye sathında Araplar ( 7 milyon civarı) tarafından yapılıyor ve Devlet-i Aliyye(!) bu olanları seyretmekle yetiniyor. Bunun neresi milli kafa ürünü. Devlet erkanı, Milli olalım derken, sanıyorum başka şeyleri kastediyor...
15- 1980 darbesi ile gerçekleşen toplumsal boşluğa yerleştirilen Fethullahçı casusluk örgütünün palazlandırılmasının altında yatan maksat, Türklüğü kullanarak ülkücülerden ,dini kullanarak akıncılardan, tolerans ve özgürlüğü savunarak soldan adam devşirmekti. Bunu becerdiler, ayrıca bütün değerleri çorba yaptılar. Akabinde Türkiye de" açık laboratuvar" olarak sosyal deneyler yapıldı ve hala devam ediyor. Devlete sızmalar vesaire hepsi KGB nin CIA in modası geçmiş yöntemlerini taklit ederek, herkesin gözü önünde bilerek yapılmış ve yaptırılmıştır. Devletin Milli kurumları o zaman neredeydi?...
16- Devlet elden gidiyor bahaneleri ile darbe yapmaktan geri durmayan TSK nın; kozmik odasına girilmesine ve aptalların bile inanmayacağı çakma deliller ile komutanlarının tutuklanmasına, kuzu kuzu boyun eğilmesinde anormallik olduğunu, sanki bilerek bu tuzağa düştüklerini, ilgili tarihlerde yazmıştım. Bu da diğerleri gibi ihanetlerin bir parçasıydı belki de…
17- Devlet,milli kafayı keşfetti ya! Benim söyleyeceklerim daha var... Yıl 2005 "Türk Silahlı Kuvvetleri en üst düzeyde TKK geçmelidir. Yani yurt içinde ve yurt dışında TÜRK devletine  yapılan her saldırı ve plana TSK NOKTASAL OPERASYON DÜZENLEMELİDİR. Bu bizim yaşam hakkımızdır." Diye devam eden bir köşe yazım arşivlerimde... Geçen 12 yılda Türkiye'ye saldıran Irak ve güneydoğudaki hainlerin liderlerinden hangisi sessizce indirilmiştir?...
18- Yıl 2009, Fethullahçı taşeron casusluk örgütünün altın yılları.Şimdi vatandaşa doğruluk satanların el-pençe durdukları ve kanka oldukları zamanlar...Ben, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve kurumları uyarmak ile uğraşıyorum. O zamanın biz (aptal) milli kafalıları, yıl 2017 de iş işten geçtikten sonra itibar mı göreceğiz, yoksa rüya mı acaba!.
22406450_10155818182103256_5817863907797629759_n
19- Yukarıda gördüğünüz yazıma 2009 yılında gelen bir yanıtta" TSK daki tutuklamalardan niye rahatsız olduğumu, TSK nın hesap vermesi gerektiğini ve bunun darbeci paşaları yargılamak için tarihi! bir fırsat olduğunu" haykıran ve beni eleştiren kişi (T... O....) üyesi idi ve hala öğretim görevlisi olarak (E.....) üniversitesin de görev yapıyor...Yani etiketler ve üyelikler sizi yanıltmasın. Önemli olan niyetlerdir. Milli düşünebilmek bir ayrıcalıktır
20- Milli Kafa, vatana ve ortak yaşadığın topluma sevgidir,sadakattir, vefa borcudur. Çok çalışarak, emek vererek, toplumsal her alanda, gelecek kuşaklara daha iyi bir miras bırakmaktır. Asla şovenlik yada saldırganlık değildir.
21- Binlerce senelik mirasımız olan atalarımızın başarıları ve yaptıkları ile övünürken ipin ucunu kaçırmak , tembelliğin ve yan yatmanın bir versiyonudur. Yeni şeyler üretememek, onların mirasının üzerine çullanmak, geçmişte yapılanlar ile böbürlenerek mirasyedi olmak! Üstelik toplumsal hiçbir katkıda bulunmadan, nalıncı keseri gibi hep kendine yontmak!.. Günümüzde yapılanlar bunlar değil mi?Bunun adı bedavadan yaşamak değil mi? Bunun neresi Milli Kafa?..
22- Milli anlayış, muğlaklığı kaldırmaz.Dış çember bellidir ve herkes bunda mutabık ve mert olmalıdır. Nedir bu dış çember: Türkiyenin resmi dili Türkçedir. Ülkenin adı Türkiye dir. Vatandaş olanların uyrukları Türktür. Ortak paydamız; vatanı korumak, sahiplenmek,Türkiyeyi iç ve dış düşmanlarına karşı destelemeye ve korumaya yemin etmektir...Bireylerin inançları, yaşam tarzları, etnik dilleri, etnisiteleri vesaire dış çemberin içerisinde kalan ve anayasa ve toplumsal normlar ile korunan ,uygulanan ve bizim Milli çizgilerimizi aşmaya çalışmayan "özel hayatın" sınırları içerisinde kalmalıdır...
23-Devletin en tepesinden itibaren; yaşam tarzı,inanç veya partizanlık gibi ayırımlar yapmadan estirilecek sevgi, saygı, adalet ve samimiyet rüzgarı ile MİLLİ OLMAK konusunu, bu topluma sunduğumuz anda "Yükselen yıldız Türkiye" ufkumuzda ve zihinlerimizde belirecektir. Saygı ve sevgilerimle...
Oguz SOLAK  * Makina Mühendisi + Uluslararası İlişkiler Uz. / Sanayici*

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAVUNMA SANAYİ Kayseri Çalıştayının (!) Ardından... Oguz SOLAK

Çalıştay dan çok, sunum ve bilgilendirme diyebileceğimiz bu toplantının, artı - eksi yönlerini ve gözlemlerimi sizlere aktarmak istiyorum. Milli yapılanma konusunda uzun yıllardır yazan birisi olarak, yapılan her katkıya ve emeğe saygılıyım. Ancak ifade etmeliyim ki milli yapılanma konusunda, aşırı zaman kayıpları ve oyalanmalar, bizi tembelleştirecek ve körleştirecek, tuzaklanmış böbürlenmeler var. Klasik sebeplerin dışında daha önemli olanı da entelektüel birikimleri bir araya getirerek pragmatik hareket edemediğimiz gerçeğidir. Bazı ayrıntıları atlamak, her olası krizde yeniden planlama yapmak zorunda kalmak   ve başa dönmek zaman kaybıdır. Nedir bu, genel olarak önemsiz gibi görünen ama önemsenmesi gereken ayrıntılar:   1-Her kesimde genel olarak özgüven eksikliği ve   akabinde gelen boş övünmeler ve kasılmalar var. 2- Bilgiye ulaşmak yerine tahminler, kaynağı belirsiz haberler, boş inançlar, spekülasyonlar, zanlar, ve zihnimizin yansımaları var. 3- Bizim gibi Fi

Sarıkeçililer ve Karakeçililer

SARIKEÇİLİLER: Bin yıl önce Anadoluyu Türk yurdu haline getirmek için gelen, bazı Oguz boylarının oymakları dır. Akdeniz ve Ege dağlarında yaylanan ve Mersin yöresinde kışlayan bin yıllık geleneğimizin son temsilcileri olan Sarıkeçililer, yüzyıllardır uygulanan politikalar neticesinde fakir ve cahil bırakılmışlardır.Ne belirli bir yaylakları, ne belirli bir kışlakları vardır. Mezarlıkları bile yok, ölüm hangi dağ başında yakalarsa, orada gömüyorlar. Sarıkeçililer, arasında Tü rkuaz göz, sarışınlık çokça yaygındır. Evlad-ı Fatihan namıyla anılan asırlar önce Avrupa'ya yürüyen balkanlardaki soydaşlarımızın çoğu Sarıkeçili Yörüklerinin torunlarıdır. KARAKEÇİLİLER: Oğuzların Kayı boyundan.İsimleri, Karacahisar kalesinin fethi sırasında Ertuğrul gazi tarafından verilen Karakeçililer, Orhan gaziden II. Abdülhamit zamanına kadar dışlanmışlardır. O kadar ki Güneydoğu bölgemizde yaşayan Karakeçililer, Arapça ve Kürtçe konuşmaya ve yüzyıllar içerisinde kaldıkları bu asimilasyon neticesi

KONUMUZ KAYSERİ AMA....

*Bu yazı, 2015 genel seçimlerinde aday olan bir ağabeyimize, destek amacı ile yazdığım ve hazırladığım, o günleri yansıtan görüşlerimdir. Yaklaşık 5 yıl sonra bu yazıyı sizlere sunmamın gerekçesi, 15 temmuz darbesinden 1.5 sene önce yazılmasıdır. Malum , 15 temmuz yaklaştı. O yapıların içinde otlanan ama sonrasında, sütten çıkan ak kaşık gibi olanların, kandırıldık! sohbetlerini vicdanlarında muhasebe etmeleri içindir. * KONUMUZ KAYSERİ AMA: Nisan ayı/ 2 015… Kayseri de yaşamlarını sürdürenlerin; güvenli, huzurlu ve sağlıklı olarak, iyi bir çevrede, aile bütünlüklerini koruyarak, kimseye muhtaç olmadan onurları ve alınterleri ile geçimlerini sağlamalarının en önemli insani hakları olduğuna inanıyorum. Geçmişte olduğu gibi şimdide memleketim ve insanlarının en iyi şartlarda kendileri ve aileleri için gelecek kaygısına düşmeden yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak ve onlar için çalışmak, en önemli misyonumuz olacaktır. 4000 yıllık tarihi geçmişi ile dünyanın sayılı

TÜRK olmak mı?... Sahiden mi?

TÜRK olmak mı?... Sahiden mi? ... Uzun yıllardır "Türk olmak" kavramının, toplumsal açıdan nereye oturduğunu gözlemliyorum ve analizlerimin bazılarını zaman zaman sizlere aktarıyorum. Sosyal medyada ki yorumlar, tepkisiz kalışlar bile, bu konuya, toplumsal bakış açısından, bazı tespitleri oluşturmama yardımcı oluyor. Kısa zaman aralığı için, şu tespitlerimi size aktarmak isterim: 1- TÜRK tarihi, kültürü hakkında ve Türk olmak konusunda, özellikle bu konunun savunucu- tarafları! olarak görünen kesimler yada kişilerde derin bir içtenlik yok. Bilgi yerine ezberler, tabular, sanılar ve dedikodular, zihinlerini işgal etmiş 2- Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan Doğu Türkistan ve bütün Türk topluluklarında, Büyük Atatürk başta olmak üzere, TÜRK olmak sevdası ve şuurunda olan, fiilen bu konuya inanarak mücadele vermiş, az sayıda devlet adamı, bilim adamı ve mütefekkir varolmuş veya var. Diğerleri, bu işi hep politik açıdan kullanmı

SEÇİMLERE DOĞRU... SEÇMEN?

SEÇİMLERE DOĞRU... SEÇMEN? Seçmen, kişisel sorunlarını açıkça sorgulayarak, çözüm yolunu araştırmalı ve ülke meselelerini kendi zaaflarına örtü yapmamalı ve seçim oyununun kurallarına hakim olmalıdır. Dikkat çekmeyen bu durum, aslında bütün sistemimizin en zayıf olan kısmıdır. Bu nasıl düzeltilebilir ? sırasıyla sizlere açıklamaya çalışacağım. Öncelikle, seçmenler kime oy verirse versinler ama oy verdikleri insanların denetimini asla ellerinden çıkartmamalı ve denetim işini sahiden yapabilmeleri için de bazı prensipleri olmalıdır. Şahsi çıkarları için yakalarını ve zihinlerini politik düzene kaptırmamalı ancak toplumsal talepleri için seçilmiş insanları zorlamalı ve taleplerini o yönde iletmelidirler. Mevcut durumda, içinde yaşadığımız toplumun bireylerinin sergilediği davranış kalıpları, geleceğimizi olumsuz olarak etkiledi. Seçtikleri yada öyle zannettikleri kişilerin, kendilerini (seçmeni) temsil edeceğine, seçmen (seçtiklerine) hizmet etmeye başladı. Hani derler ya "ak

BEYİN GÖÇÜ !

Beyin göçünü önlemek söylemlerinin modası geçmiştir. Çünkü imkanları daha çok olan ülkelere, yüksek verimle çalışabilmek için giden, bu yetenekli insanlarımızın,bize dönme ihtimalleri her zaman vardır .Kaldı ki dışarıya giden beyin gücümüzden kat kat fazlası ülkemizde mevcut olduğu halde, yetenekli insanlarımızı ortaya çıkartıp, ellerinden tutmuyoruz. Yani bir BEYİN EROZYONU meselemiz var. Yetenekli insanların her türlü gereksinimlerini karşılayacak yapılanmalara gitmiyoruz. Tübitak, kobiler, teknoparklar v.s. hepsi de kurulmuş düzenleri olanları, zengin olanları destekleyen yapılanmalardır. Siz Türkiye de hiç duydunuz mu; başarılı fakat maddi gücü sınırlı bir mucide veya mühendise, gel arkadaş bütün ihtiyaçlarını ben karşılıyorum ,sen bu ülke için beyin gücünü ortaya koy diyen bir KURUM. Türkiye de yok. ABD veya İsrail de var. Onlarla bizim aramız daki kalkınmışlık farkının ana teması budur. Hepimiz bunun farkındayız diyeceksiniz. O halde neden harekete geçmiyoruz sor

16 NİSANDAN ( 2017 referandumu) SONRASI...

Politikacılarımızın davranış temayüllerini dikkate alarak baktığımızda, referandum sonrasında, her iki sonuç içinde, erken seçimlere gidilmesi ihtimali, kaçınılmaz gözükmektedir. Şunu hatırlatmak isterim ki Olağanüstü durumların, hızlı değişimlerin, büyük ikilemlerin, insan yaşamını ve doğal hayatı tehlikeye atan gelişmelerin yaşandığı yirminci yüzyılın devamında “yeryüzünde yaşam” belirsizliğe ve riske girmiş durumdadır. Türk insanının artık dalga geçmeyi bırakıp, sorumluluklarını üstlenmesi, kendine olan öz güvenini tazelemesi, politikacı maşası olmak yerine kişisel ve toplumsal çıkarlarını korumasının "gerçek beka sorunu" olduğunu idrak etmesi, zaruri bir hal almıştır. Halk oylaması sonrası için konuyu, rakamlara ve terimlere boğmadan kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: EVET çıkması durumunda : 16 nisan sonrası, iki partili sisteme yönelim başlayacak iktidar ve muhalefetteki partiler temelinden sarsılacaklardır. Ertelenen Fetö tartışmaları ve diğer iç hesaplaşm

DERİN TÜRK MİLLETİ !… Oguz SOLAK

DERİN TÜRK MİLLETİ… 700 yıl önce Tarsus'a 500 yıl önce Kayseri'ye gelerek Lala cami bölgesinde, Varsaklar mahallesini oluşturan, Oğuz soyundan gelenlerin şerefli bir ferdi olarak derim ki: Din tacirlerinin İslamı kullandıkları gibi TÜRKLÜĞÜMÜZÜ kullanan; Türkçüyüm, Milliyetçiyim diyen hiçbir parti, vakıf, dernek, muhalif veya devlet-iktidar, bizi gütmeye! bize yol-yordam öğretmeye kalkmasın. Biz bu vatanın asli unsuruyuz. Sizler yönetici olduk, kitleleri peşimize taktık diye bizleri kullanamazsınız, köleleştiremezsiniz  yada başka görüntüler ile Araplaştıramazsınız. Tarihin her döneminde yeni bir albenili senaryo ile karşımızda oldunuz.. .Daha dün  Fetö psikopatları, ülkenin her tarafını satarken görünmez idiniz, bugün Türkün bekasını kurtarıyoruz ile karşımızdasınız. Bu Devlet, Güneydoğuda yıllardır TÜRKÇE öğretemezken, üreyerek istila etmek için 40 ar çocuk! doğururken ortada yoktunuz. Şimdi bize Vatan kurtarmayı öğretiyorsunuz! Bu döngü hiç bitmez biliyoruz.. Yansım

MİLLİ TÜRKİYE?... 21/Ekim/2017... Oguz SOLAK

MİLLİ TÜRKİYE?... 21/Ekim/2017... Oguz SOLAK Milli olmak, sadece nutuk atmak ile olmuyor. Bunları telafi etmek için iyi niyet var ise önce devletin ve hükumetlerin hatalarını görmesi gerekiyor. Uzun yıllar aktarmaya çalıştığımız gerçekleri, parça parça tekrar aktarmak istiyorum. 1- Millileşme konusunda uzun yıllardır, naçizane fikirlerimi ve önerilerimi devletin kilit noktalarına sunan birisi olarak; vatanseverlik konusunda her bireyin sövmek, şikayet etmek yada taraf olmak yerine, fikirlerini (Türkiye’nin menfaatleri için elbette) bir tarafa not almalarını ve uygun zamanda kamusal alanda paylaşmalarını öneririm… Globalleşen dünyada milli karakterlerine sahip çıkan milletler, saygı ve ilgi görmektedir… 2- Milli olmak, sınırları kapatmak, dünya ile ilişkileri sınırlamak değildir. Tam tersine, dünyaya açılmak, diğer ülkelere saygı göstermek ile diplomasi sanatını iyi bilmek ve kullanmak ile zirveyi zorlarsınız. Saldırgan davranışlar sadece, ülkeyi kullanmak isteyen yapıl