Ana içeriğe atla

TÜRK SAVUNMA SANAYİ


M.Ö. 209 da Motun tarafından kurulduğunu kabul ettiğimiz Türk ordusunun tarihini M.Ö. 3000-1000 yılları arasında varlıklarını sürdüren Ti-lere ( Türklerin atası)  kadar indirmek mümkün. Eski Türklerde eli silah tutan herkes ordunun doğal bir parçası. Belki de bu yüzden binlerce yıllık kökleri olan Türk ordusuna genetik anlamda bağlılığımız, vefa borcumuz, sevgimiz var. Bu tarihsel gerçeklerin oluşturduğu eksende Güçlü bir ülke ve savunma sanayisi, Pentagon gibi yapılanmış bir ‘’Türk Savunma Bakanlığı +Türk Silahlı Kuvvetleri ‘’ gibi toplumsal beklentilerimizin olması kaçınılmaz bir süreç.
Bu İdealler, sanıldığının aksine bizi savaş makinesi olmaya değil sorumlu olmaya, güçlü ekonomiye, ileri teknoloji üretmeye sevk edebilir. Dünya tarihinde yaşanan değişimlere de bakarsanız ülkelerin savunma sanayileri evrensel teknolojinin ilerlemesine çok büyük  ivmeler katmışlar, büyük buluşlar ortaya çıkartmışlardır. Savunma sanayiyi, ileri teknoloji üretebilen bir lokomotif olarak kullanabilmek bana göre akılcı bir yöntem olur.
Evrensel bilgi birikimi ve insanlığın geçirmiş olduğu  evrimler, dünyanın  ortak mirasıdır. Milattan binlerce yıl önce oluşan Mezopotamya  kültürü ve bunu izleyen Mısır, Çin, Hint kültürleri Anadolu,  Yunan yarımadası ve Batının kültürünü oluşturdu. Helenizm, Roma medeniyeti  derken  antik çağın birikimlerini kullanan İslam inancı, getirmiş olduğu akılcılık ile bilimi doruk noktasına ilerletti.  Bu müthiş entelektüel birikimin üzerine katkıda bulunan Batı Dünyası aydınlanma dönemini ve sanayi çağını başlattı. Artan bir  ivmeyle hareket eden bu ilerleme bilgi çağını ve ötesini zorlamaya başladı.
Batıda bu gelişmeler olurken bizim “ bilim” konusunu algılamamızda olumsuz yönde değişiklikler oluştu. İçtihat kapısının kapatılması ile bilimsel alanlarda donma ve gerileme başladı. Bilim adamı yetiştiren o toplumsal iklim kayboldu. İbni Haldun (1332-1406) ve Uluğ Bey gibi istisnaları saymazsak Türk-İslam dünyasında yetişen en son dahi bilim adamı İbnürrüşt’tür (1126-1198).
       Yüzyıllardır bilim dünyasına katkımız olmadığı gibi, bilimden  hep uzaklaştık. Kabul edelim ki entelektüel birikimimiz olmadığı için her alanda bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Hani derler ya her şeyin başı eğitim diye, buna ben katılmıyorum. Herşeyin başı, entelektüel birikimlerin ve yaşam tecrübelerinin rehberliğinde ihtiyacımız olan yapılanmaları gerçekleştirebilmemizdir. Entelektüel birikimimiz yoksa,  içtihat kapımız hala kapalı ise buna eğitim konuları da dahil olmak üzere köklü hiçbir fikir ve iş üretemeyiz, birilerini taklit etmekten  öteye gidemeyiz.
Savunma sanayi konusunda;
1- Fikirlerin ve tasarıların gerçekleşmesi için çıtayı devamlı yükseltmemiz ve çok ciddi çalışmalar yapmamız gerekir. Ortak fikir birliktelikleri oluşturmak lazım. Ulaştığımız seviyeyi hep yetersiz görmek, her zaman daha mükemmeline ulaşmak gayretlerini ilerlemek için çok önemli bir motivasyon olarak görmek lazım.
2- Entelektüel bir birikim oluşturmak samimi olarak isteniyorsa her kurumdan ilgisiz bir temsilcinin geldiği komisyonlar oluşturarak, iş yapamamak yerine konunun İlgili emekçisinden, fikir üreteninden ve meraklısından bir konsey oluşturarak yararlanmak rasyonel bir yöntemdir ve birçok problemi milli olarak çözmemizi sağlayacaktır.
3- Üst seviyede yetenekleri olan teknik elemanların, yabancı dil seviyesine ve yaşına bakmadan değerlendirilmesi gerekir.
4- TÜBİTAK onlarca yıl öncesi savunma sanayi konusunda çalışmalar başlatsaydı ve özel sektöre gereken ilgi gösterilmiş olsaydı şimdi savunma sanayimiz çok farklı bir konumda olabilirdi.
5-  Yönetimden yönetişim devrine geçiş hızlandırılmalıdır.
6-  Bazı bürokratlar içtihat kapısını açmaya çalışan bizleri  ( fikir işçilerini ) görmezden gelmeye devam ediyorlar. Kolektif bir zihin gücünü harekete geçirmenin ülkemiz için ne zararı olabilir ki.
Aşağıda; modern savunma sanayinin geliştirilmesi ve TSK nın modernizasyonunun sağlanması görevlerinin kanunla verildiği Savunma Sanayi Müsteşarlığının 2010 yılı faaliyet raporunun bazı kısımlarını sizlerin bilgisine sunuyorum.
Yetki, Görev ve Sorumluluklar:
1985 yılında 3238 sayılı Kanun’la “Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı” kurulmuş, daha sonra Başkanlık, 1989 yılında 390 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) olarak yeniden yapılandırılmıştır.
3238 sayılı Kanun, tamamıyla yeni bir savunma sanayii anlayışının yanı sıra, son derece esnek ve hızlı işleyen bir sistem getirmiştir. Tedarik ve savunma sanayiinin geliştirilmesi görevlerinin birleştirilmesini öngören gelişmiş ülke örneklerine benzer bu sistemin beş temel mekanizmasını; Savunma Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu, Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK), SSM, Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) ve Denetleme Kurulu oluşturmaktadır.
Savunma Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu:
Başbakan’ın başkanlığında 13 üyenin iştirakiyle yılda en az iki kez toplanması öngörülen Kurulun görevleri;
Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan genel strateji doğrultusunda, planlama ve koordinasyonun sağlanmasını takip etmek, düzenleyici direktifler vermek ve Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan Stratejik Hedef Planına (SHP) uygun olarak SSDF ile tedariki öngörülen silah sistemleri ile araç ve gereçlerin tedarik şeklini tespit etmektir. Ancak günümüze kadar, sözkonusu kurulun toplanması pratikte mümkün olamamıştır.
 Savunma Sanayii İcra Komitesi:
3238 sayılı Kanun çerçevesinde oluşturulan ve sistemin asıl karar mekanizması olan SSİK’in üyeleri; Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı’dır. İcra Komitesi’nin başlıca görevlerini; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) için Stratejik Hedef Planına (SHP) göre temini gerekli olan modern silah, araç ve gereçlerin üretimi, yurt içinden gereği halinde yurt dışından tedariki hususunda karar almak, Sağlanacak modern silah, araç ve gereçlerin araştırılması, geliştirilmesi, prototip imali, avans verilmesi, uzun vadeli siparişler ile diğer mali ve ekonomik teşviklerin tespiti istikametinde SSM’ye talimat vermek, SSDF’nin kullanım esaslarını tespit etmek şeklinde özetlemek mümkündür.
 Savunma Sanayii Müsteşarlığı:
3238 sayılı Kanun ile oluşturulan sistemin yürütme mekanizması, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı, tüzel kişiliği haiz, özel bütçeli bir kuruluş olan SSM’dir.
3238 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile Müsteşarlığa tevdi edilen görevler aşağıda sıralanmıştır.
  • İcra Komitesi’nin aldığı kararları uygulamak,
  • Proje bazında yıllar itibariyle verilecek olan alımların programlarını sipariş sözleşmesine bağlamak,
  • Mevcut milli sanayii, savunma sanayii ihtiyaçlarına göre reorganize ve entegre etmek, yeni teşebbüsleri teşvik ve bu entegrasyona ve ihtiyaçlara göre yönlendirmek, yabancı sermaye ve teknoloji katkısı imkanlarını araştırmak, teşebbüsleri yönlendirmek, bu konudaki Devlet katılımını planlamak,
  • Fon kaynaklarını dikkate alarak alım programlarını ve finansman modellerini belirlemek,
  • İhtiyaç duyulan modern silah, araç ve gereçlerin özel veya kamu kuruluşlarında imalatını planlamak,
  • Gerektiğinde özel, kamu veya karma nitelikli yeni yatırımları dışa açık olmak kaydıyla desteklemek,
  • Modern silah, araç ve gereçleri araştırmak, geliştirmek, prototiplerin imalini sağlamak, avans vermek, uzun vadeli siparişler ve diğer mali ve ekonomik teşvikleri tespit etmek,
  • İşin özelliğine göre yıllar içinde yapılacak alımın şartlarını, MSB tarafından belirlenecek şartname ve standartları dikkate alarak teknik ve mali konuları kapsayan kontratları yapmak,
  • Savunma sanayii ürünleri ihracatı ve offset ticareti konularını koordine etmek,
  • Fondan kredi vermek veya yurt içinden ve yurt dışından kredi almak ve gerektiğinde yerli ve yabancı sermayeli şirketler kurmak ve iştirak etmek,
  • Üretilen malın sözleşme muhteviyatına uyup uymadığını, kalite kontrolleri ile sözleşme şartlarının yerine getirilip getirilmediğini takip etmek ve
  • Uygulama aksaklıklarının ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde çözümlenmesini temin etmek.
Bu çerçevede, SSM tarafından gerçekleştirilen görevlerin ana eksenini, TSK’nın modernizasyonuna yönelik projelerin yürütülmesi ile sanayileşme faaliyetleri teşkil etmektedir.

Savunma Sanayii Destekleme Fonu:
3238 sayılı Kanunun 12. maddesi ile TSK’nın modernizasyonunun sağlanması ve Türkiye’de modern savunma sanayiinin kurulması için gerekli kaynağın, genel bütçe dışında devamlı ve istikrarlı bir şekilde temini amacıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde ve Müsteşarlık emrinde Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) kurulmuştur.
SSDF’den yapılan harcamalar, SSİK kararları doğrultusunda; sanayinin teşviki, kredi, sermaye iştiraki ve proje bedellerinden oluşmaktadır. Her ne kadar, SSM sorumluluğunda yürütülen projelerin finansmanın esas itibariyle SSDF’den karşılanması amaçlanmışsa da 3238 sayılı Kanunla, büyük ölçüde finansman gerektiren projeler için yurt dışından devlet destekli kredi temini imkanı da getirilmiştir.
Savunma Sanayii Denetleme Kurulu :
Savunma Sanayii Denetleme Kurulu, Müsteşarlık ve Fon’un her türlü işlemini denetlemek üzere Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nca iki yıllığına görevlendirilen birer temsilciden oluşmaktadır.
 Teşkilat Yapısı:SSM; kendine tevdi edilmiş bulunan görevleri Müsteşar’a bağlı Kurumsal Yönetim Hizmetleri, Savunma Hizmetleri ve Sanayi Hizmetleri Müsteşar Yardımcılıkları ile bunlara bağlı 14 Daire Başkanlığı ve Hukuk Müşavirliği vasıtasıyla ihtisas birimleri ve proje yönetimine dayalı bir organizasyonel yapı içerisinde yerine getirmektedir.
Bu yapı içerisinde, Müsteşarlığın kurumsal yapısının geliştirilmesine yönelik hizmetler Personel ve Eğitim, Strateji Geliştirme, Tedarik Yönetimi ve İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. TSK ve diğer güvenlik kurumlarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik tedarik faaliyetleri Kara Araçları, Hava Araçları, Deniz Araçları, Elektronik Harp, Muhabere, Elektronik ve Bilgi 12 Sistemleri ve Roket-Füze ve Mühimmat Daire Başkanlıkları tarafından yürütülmektedir. Sanayileşme faaliyetleri ise Sanayileşme, Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi, Uluslararası İşbirliği ve Kalite-Test ve Sertifikasyon Daire Başkanlıkları tarafından gerçekleştirilmektedir.
Hizmet binası Ankara’da olan SSM’nin taşra teşkilatı bulunmamaktadır.
 Bilgi ve Teknolojik Kaynaklar :
Müsteşarlığımız bilişim altyapısı değişen ihtiyaçlar çerçevesinde geliştirilmekte olup tüm kurum çalışanlarının kişisel bilgisayarı, e-posta adresi ve internet erişimi mevcuttur. Portal yazılımı üzerinden kurum içinde bir bilgi paylaşım platformu oluşturulmuştur. Bunlara ilaveten e-Dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında e-Savunma Sanayii Projesi başlatılmış olup halihazırda kurum içi tüm yazışma ve onaylar elektronik imza ile kağıtsız ortamda gerçekleştirilmektedir. İş akış/süreç yönetimi ve kurumsal kaynak yönetim sistemlerinin kurulmasına yönelik faaliyetler halen devam etmektedir.
 İnsan Kaynakları :
SSM personeli, 3238 sayılı Kanunun 8. maddesine göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabidir. Müsteşarlığa ayrıca, 3238 sayılı Kanunun 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılmasına dair hükümlerine bağlı kalmaksızın, özel bilgi ve ihtisas gerektiren konularda “Sözleşmeli Personel” çalıştırabilme imkanı verilmiştir. Bununla birlikte, 3238 sayılı Kanun, diğer kamu kurum ve kuruluşları personelinin de maaşsız izinli ve sözleşmeli olarak SSM’de çalıştırılabilmesine imkan sağlamaktadır.
Bu esaslar çerçevesinde, 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle SSM’de istihdam edilen personel mevcudu, 292’i kadrolu ve 69 kadrosuz sözleşmeli personel olmak üzere toplam 361 kişidir.
 Sunulan Hizmetler :
SSM tarafından yürütülen faaliyetlerin ana amacı, ülkemizde modern bir savunma sanayii altyapısının oluşturulması ve TSK’nın modernizasyon ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu çerçevede, SSM tarafından sunulan hizmetleri özetle; savunma sistemleri tedariki ve tedarik yönetimi, savunma sanayiinin yönlendirilmesi, teknoloji yönetimi, sanayi katılımı ve offset faaliyetlerinin yürütülmesi, uluslararası işbirliği, ihracatın koordinasyonu ile kalite, test ve sertifikasyon hizmetleri olarak sıralamak mümkündür.
Söz konusu hizmetlere ilişkin bilgiler, Müsteşar Yardımcılıkları ve bağlı Daire Başkanlıkları bazında aşağıda özetlenmiştir.
Müsteşar Kurumsal Yönetim Hizmetleri Yardımcılığı
 Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığı :
İnsan kaynakları planlaması, işe alma, eğitim ve geliştirme, uygun kurum kültürü oluşturma, kariyer planlama, başarı değerlendirme ve ödüllendirme süreçlerinin tümünü kapsayan İnsan Kaynakları yönetimi faaliyetlerini yürütmek dairenin başlıca görevlerini teşkil etmektedir.
 İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı:
Ana faaliyetlerin aksamadan yerine getirilmesi için ihtiyaç duyulan araç, gereç, kırtasiye ve her türlü sarf malzemelerinin temin edilmesi, korunması ve hizmete sunulmasını sağlamak, Musteşarlığın güvenlik, ulaştırma ve temizlik hizmetlerini ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak yerine getirmektedir.
 Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı :
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 60. maddesi ve 5436 sayılı Kanunun 15. maddesi uyarınca 2006 yılında kurulmuştur. Daire bünyesinde, stratejik yönetim ve planlama, performans ve kalite ölçütleri geliştirme ve malî hizmetler fonksiyonları çerçevesindeki görevler yerine getirilmektedir.
Tedarik Yönetimi Daire Başkanlığı :
Daire Başkanlığının görevi Müsteşarlığın yönetim ve işleyişinin geliştirilmesi ve savunma sanayii ve ihtiyaç sahibi makamlar nezdinde etkinliğinin artırılmasıdır.
 Müsteşar Sanayi Hizmetleri Yardımcılığı
Sanayileşme Daire Başkanlığı:
Sanayileşme Daire Başkanlığı, SSM tarafından yürütülmekte olan projeler çerçevesinde gerçekleştirilen sanayi katılımı/offset (SK/O) faaliyetlerinin koordine edilmesini, bu konuda meydana gelen gelişmeleri dikkate alarak yeni politikalar oluşturulmasını, imzalanmış SK/O sözleşmelerinin takip edilmesini, SK/O düzenlemeleriyle ilgili olarak teklife çağrı dosyalarında ve sözleşmelerde yer alacak bölümlerin hazırlanmasını, sözleşmelerin imzalanmasını ve yürütülmesini sağlamaktadır.
Ayrıca, sektör stratejileri ve yan sanayi entegrasyon prosedürünün koordinasyonu ve takibi yapılmaktadır. Küçük ve orta ölçekli firmalar ile sanayi kuruluşları arasında karşılıklı iş birliği ve iş paylaşımının sağlanması için savunma sanayii alanında, sempozyum, seminer veya toplantılar organize edilmesi ve aktif olarak desteklenmesi görevleri de gerçekleştirilmektedir.
 Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanlığı:
Savunma Sanayii Müsteşarlığı 3238 Sayılı kuruluş kanunuyla kendisine verilen araştırma-geliştirme görev ve sorumluluğu çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik teknoloji yönetim planlamasının yapılması; bu doğrultuda tedarik projelerinin gereksinim duyduğu alt sistem/bileşen/teknoloji alt yapısı yol haritasının oluşturulması ve belirlenen öncelikli Ar-Ge projelerinin tanımlanması, desteklenmesi ve yürütülmesi faaliyetlerini gerçekleştirmektedir.
 Kalite-Test ve Sertifikasyon Daire Başkanlığı:
Tedarik faaliyetleri kapsamında, ürüne ve sisteme yönelik kalite, sanayi güvenliği, kalifikasyon ve sertifikasyon ile ilgili strateji ve politikaları oluşturmak, bu faaliyetleri yürütmek, ilgili konularda ulusal ve uluslararası organizasyonlara katılım sağlamak ve SSM’yi bu organizasyonlarda temsil etmek görevleri KTS Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilmektedir. Projelere yönelik kalite, test, sertifikasyon faaliyetleri projelerin konsept safhasından başlayarak ürünlerin ihtiyaç makamına teslim edilmesine kadar olan süreç içerisinde yürütülmektedir.
Uluslararası İşbirliği Daire Başkanlığı:
Daire, yürütülmekte olan proje faaliyetleri ile savunma sanayiinin geliştirilmesine yönelik diğer tüm faaliyetler esnasında ihtiyaç duyulan uluslararası savunma sanayii işbirliği imkanlarını araştırmak ve dış politika hedefleri ile uyumlu bir şekilde hayata geçirmek görevlerini üstlenmiştir.
Müsteşar Savunma Hizmetleri Yardımcılığı
Kara Araçları Daire Başkanlığı:
ülkemizin savunma ve güvenliğine yönelik TSK ve kamu kuruluşlarının kara konuşlu sistem ihtiyaçlarını öncelikle yerli sanayide mevcut yeteneklerin azami ölçüde kullanılması ve/veya geliştirilmesi, yurtiçinden tedariki mümkün olmayan sistemlerin ise en yüksek yerli katkı düzeyi ve mümkünse teknoloji transferi yoluyla ülkemiz savunma sanayii altyapısına kazandırılması suretiyle zamanında ve maliyet etkin bir şekilde karşılama görevini yerine getirir. Bu görevlerin yanı sıra ulusal savunma sanayii altyapısının güçlendirilmesi amacıyla tedarik faaliyetlerinde her türlü planlama, koordinasyon, yönlendirme, yürütme ve denetim faaliyetlerini yerine getirme ve yerli sanayii organize etme görevlerini de bünyesinde bulunan; Araç ve Özel Projeler Grubu, Tank ve Paletli Araçlar Grubu olmak üzere iki proje grubu ile yerine getirmektedir.
 Deniz Araçları Daire Başkanlığı :
Temel görevi, ülkemizin güvenliğine ilişkin deniz platformu ihtiyaçlarını, zamanında ve maliyet etkin bir şekilde karşılamak ve ulusal savunma sanayii altyapısının güçlendirilmesi amacıyla tedarik faaliyetlerinde her türlü planlama, koordinasyon, yönlendirme, yürütme ve denetim faaliyetlerini yerine getirmek ve yerli sanayiyi organize etmektir.
Daire Başkanlığı, mevcut gemi inşa ve yan sanayinin; ülkemizin güvenlik ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde geliştirilmesi ve ihracat potansiyeline sahip, yüksek teknoloji ürünü denizaltı, bot, muharip ve yardımcı sınıf gemileri yurt içi tasarım yoluyla inşa edebilecek düzeye ulaşabilmesine yönelik çalışmalar da yürütmektedir. Bu çerçevede, Deniz Araçları Daire Başkanlığı; Amfibi Gemi, Bot, Harp Gemisi ve Destek Gemisi olmak üzere dört grup bünyesinde proje yürütmektedir.
 Hava Araçları Daire Başkanlığı :
TSK ve diğer kamu kurumlarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak SSM tarafından yürütülmekte olan tüm havacılık projeleri, Hava Araçları Daire Başkanlığı’nın sorumluluğunda bulunmaktadır. Daire bünyesinde;
  • uçak, helikopter ve insansız hava aracı gibi hava platformlarının tedarik ve modernizasyonu,
  • hava araçları için bakım-onarım altyapısı kurulmasına
yönelik projeler hayata geçirilmektedir. Bu projelerde, yurtiçi geliştirme, konsorsiyum yoluyla geliştirme, ortak üretim, doğrudan alım gibi yöntemler kullanılmakta ve her bir projede, kullanıcı ihtiyaçlarının maliyet-etkinlik çerçevesinde karşılanması hedefinin yanı sıra, ulusal havacılık sanayiinin teknolojik altyapısının geliştirilmesi ve yeteneklerinin artırılması da amaçlanmaktadır.
Hava Araçları Daire Başkanlığı’nda; Helikopter, İnsansız Hava Aracı, Modernizasyon/Entegrasyon ve Uçak olmak üzere dört grup bünyesinde proje yürütülmektedir.
 Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri (MEBS) Daire Başkanlığı :
TSK’nın modernizasyonunun sağlanabilmesi amacıyla, yerli sanayi imkan ve kabiliyetlerinden azami ölçüde yararlanmak suretiyle, kullanıcı ihtiyaçlarına ve endüstriyel hedeflere uygun olarak komuta kontrol, atış kontrol, muhabere, uydu, ağ destekli yetenek, simülatör vb. sistem ya da yazılım projeleri MEBS Daire Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Bu çerçevede Daire’de; Komuta Kontrol Haberleşme (C3), Uydu Radar ve İstihbarat ve Uygulama Yazılımı ve Simülatörler olmak üzere üç grupta proje yürütülmektedir.
Elektronik Harp ve Algılayıcılar Daire Başkanlığı :
Ülkemizin savunma ve güvenliğine yönelik olarak, TSK ve diğer kamu kuruluşlarının elektronik harp ve algılayıcılar alanındaki ihtiyaçlarının azami yurt içi imkân ve kabiliyetler kullanılarak karşılanması amacıyla tedarik projeleri Daire Başkanlığı tarafından yürütmektedir. Elektronik harbin ana unsurlarını oluşturan elektronik destek, elektronik taarruz, kendini koruma ve eğitim alanlarındaki ihtiyaçların karşılanması amacıyla Türkiye'de tasarım, geliştirme, üretim, bakım ve idame altyapısının oluşturulması yönünde çalışmalar Daire Başkanlığı görevlerinin ana unsurlarını oluşturmaktadır.
Bu çerçevede; Elektronik Harp ve Algılayıcılar Daire Başkanlığı bünyesinde Helikopter Elektronik Harp, Kara Konuşlu ve Deniz Elektronik Harp, Muharip Uçak Elektronik Harp ve El Yapımı Patlayıcılar olmak üzere dört grupta proje yürütülmektedir.
 Roket-Füze ve Mühimmat Daire Başkanlığı:
TSK’nın roket, füze, mühimmat ve silah ihtiyaçlarını, kullanıcının performans ve takvim beklentilerini dikkate alarak öncelikle yurt içi geliştirme yoluyla karşılamak temel hedefi doğrultusunda; ilgili firma, kurum ve kuruluşları teknolojik gelişmeler doğrultusunda yurt içi çözümler sunabilen, uluslararası iş birliğine açık ve rekabetçi bir yapıya kavuşturmak amacıyla gerekli faaliyetler yürütülmektedir. Bu çerçevede, Roket-Füze ve Mühimmat Daire Başkanlığı bünyesinde, Hava Savunma, Güdümlü Füze, Silah ve Mühimmat olmak üzere üç grup tarafından proje yürütülmektedir.
  Öneri ve tedbirler: Artan iş yüküne paralel olarak personel sayısında yıllar içerisinde arzu edilen artışın sağlanamaması sebebiyle bugün gelinen noktada, yaklaşık maliyeti 25 milyar dolara ulaşan proje portföyü, son dönemdeki personel artışına rağmen, hala sınırlı sayıda personel ile yürütülmektedir. Bu çerçevede, nitelikli personel sayısının artırılması amacıyla düzenli olarak personel alımını sağlayacak önlemlerin alınması elzemdir.
Kurumun geleceğinin inşası adına nitelikli personelin işe alınması, bu kişilerin gerekli donanıma kavuşturulması, üretkenliklerinin sağlanması ve elde tutulması için gerekli stratejik insan kaynakları yönetimi çabalarının sürdürülmesi ve bunun bilimsel temellere dayandırılması büyük önem taşımaktadır. 2007 yılından itibaren gerçekleştirilen uzman yardımcısı istihdamında hedeflenen niteliklerde personelin işe alımı sağlanmış olmakla birlikte, bunların önemli bir bölümü henüz üç yılını doldurmadan işten ayrılmış, diğer kamu kurumlarında göreve başlamıştır. Bu durumun, SSM’nin sağladığı özlük hakları ile ilişkisi olduğu değerlendirilmektedir.
3238 sayılı Kanun, ülkemizde özel sektör ve teknoloji katkısını da sağlayarak bir savunma sanayii kurulmasını hedeflemiş ve bu görevi Müsteşarlığımıza tevdi etmiştir. Söz konusu Kanun, savunma sanayiimizin kuruluş dönemine yönelik olarak vizyoner ve günümüzde dahi geçerli olan hükümler getirmiştir. Bununla birlikte, TSK ihtiyaçlarının daha iyi karşılanabilmesi ve bugün tasarım ve ihracat yapabilecek yeteneği haiz savunma sanayimizin gelişmişlik seviyesine uygun olarak yeniden kaleme alınması hem sektör hem de Silahlı Kuvvetlerimiz açısından kritik değer taşımaktadır.
Sözkonusu değerlendirmeler ışığında, 3238 sayılı Kanun’un içeriğinin güncellenmesine ve çalışanların özlük haklarının benzeri seviyedeki kurumlar ile eşit hale getirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Sonuç olarak;  savunma endüstrisini sadece silah üretimi olarak algılamak dar görüşlülük olur. Güvenliğimizi sağlamaya yönelik çalışmalar aslında bizim ekonomik açıdan güçlenmemize, sanayi ve teknoloji alanında kalkınmamıza ivme kazandıracaktır. Olağanüstü durumların, hızlı değişimlerin, büyük ikilemlerin, insan yaşamını ve doğal hayatı tehlikeye atan gelişmelerin yaşandığı yirminci yüzyılın devamında  “yeryüzünde yaşam”  belirsizliğe ve riske girmiş durumdadır. Artık evrensel düşünmek ve hareket etmek zorundayız. Dünya ile ilgili  politikaları etkilemek ve söz sahibi olmak  durumundayız. Mevcut entelektüel sermayemizi güçlendirerek, maddesel ve zihinsel anlamda sanayileşme aşamasını tamamlayarak bilgi üretenler ve satanlar sınıfına dahil olmalıyız. Hedefimiz çok bilerek, çok çalışarak, çok emek vererek Türk Devletini dünyanın zirvesine taşımaktır. 
Oguz Solak- Makine Mühendisi  1-mayıs-2011

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAVUNMA SANAYİ Kayseri Çalıştayının (!) Ardından... Oguz SOLAK

Çalıştay dan çok, sunum ve bilgilendirme diyebileceğimiz bu toplantının, artı - eksi yönlerini ve gözlemlerimi sizlere aktarmak istiyorum. Milli yapılanma konusunda uzun yıllardır yazan birisi olarak, yapılan her katkıya ve emeğe saygılıyım. Ancak ifade etmeliyim ki milli yapılanma konusunda, aşırı zaman kayıpları ve oyalanmalar, bizi tembelleştirecek ve körleştirecek, tuzaklanmış böbürlenmeler var. Klasik sebeplerin dışında daha önemli olanı da entelektüel birikimleri bir araya getirerek pragmatik hareket edemediğimiz gerçeğidir. Bazı ayrıntıları atlamak, her olası krizde yeniden planlama yapmak zorunda kalmak   ve başa dönmek zaman kaybıdır. Nedir bu, genel olarak önemsiz gibi görünen ama önemsenmesi gereken ayrıntılar:   1-Her kesimde genel olarak özgüven eksikliği ve   akabinde gelen boş övünmeler ve kasılmalar var. 2- Bilgiye ulaşmak yerine tahminler, kaynağı belirsiz haberler, boş inançlar, spekülasyonlar, zanlar, ve zihnimizin yansımaları var. 3- Bizim gibi Fi

Sarıkeçililer ve Karakeçililer

SARIKEÇİLİLER: Bin yıl önce Anadoluyu Türk yurdu haline getirmek için gelen, bazı Oguz boylarının oymakları dır. Akdeniz ve Ege dağlarında yaylanan ve Mersin yöresinde kışlayan bin yıllık geleneğimizin son temsilcileri olan Sarıkeçililer, yüzyıllardır uygulanan politikalar neticesinde fakir ve cahil bırakılmışlardır.Ne belirli bir yaylakları, ne belirli bir kışlakları vardır. Mezarlıkları bile yok, ölüm hangi dağ başında yakalarsa, orada gömüyorlar. Sarıkeçililer, arasında Tü rkuaz göz, sarışınlık çokça yaygındır. Evlad-ı Fatihan namıyla anılan asırlar önce Avrupa'ya yürüyen balkanlardaki soydaşlarımızın çoğu Sarıkeçili Yörüklerinin torunlarıdır. KARAKEÇİLİLER: Oğuzların Kayı boyundan.İsimleri, Karacahisar kalesinin fethi sırasında Ertuğrul gazi tarafından verilen Karakeçililer, Orhan gaziden II. Abdülhamit zamanına kadar dışlanmışlardır. O kadar ki Güneydoğu bölgemizde yaşayan Karakeçililer, Arapça ve Kürtçe konuşmaya ve yüzyıllar içerisinde kaldıkları bu asimilasyon neticesi

KONUMUZ KAYSERİ AMA....

*Bu yazı, 2015 genel seçimlerinde aday olan bir ağabeyimize, destek amacı ile yazdığım ve hazırladığım, o günleri yansıtan görüşlerimdir. Yaklaşık 5 yıl sonra bu yazıyı sizlere sunmamın gerekçesi, 15 temmuz darbesinden 1.5 sene önce yazılmasıdır. Malum , 15 temmuz yaklaştı. O yapıların içinde otlanan ama sonrasında, sütten çıkan ak kaşık gibi olanların, kandırıldık! sohbetlerini vicdanlarında muhasebe etmeleri içindir. * KONUMUZ KAYSERİ AMA: Nisan ayı/ 2 015… Kayseri de yaşamlarını sürdürenlerin; güvenli, huzurlu ve sağlıklı olarak, iyi bir çevrede, aile bütünlüklerini koruyarak, kimseye muhtaç olmadan onurları ve alınterleri ile geçimlerini sağlamalarının en önemli insani hakları olduğuna inanıyorum. Geçmişte olduğu gibi şimdide memleketim ve insanlarının en iyi şartlarda kendileri ve aileleri için gelecek kaygısına düşmeden yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak ve onlar için çalışmak, en önemli misyonumuz olacaktır. 4000 yıllık tarihi geçmişi ile dünyanın sayılı

TÜRK olmak mı?... Sahiden mi?

TÜRK olmak mı?... Sahiden mi? ... Uzun yıllardır "Türk olmak" kavramının, toplumsal açıdan nereye oturduğunu gözlemliyorum ve analizlerimin bazılarını zaman zaman sizlere aktarıyorum. Sosyal medyada ki yorumlar, tepkisiz kalışlar bile, bu konuya, toplumsal bakış açısından, bazı tespitleri oluşturmama yardımcı oluyor. Kısa zaman aralığı için, şu tespitlerimi size aktarmak isterim: 1- TÜRK tarihi, kültürü hakkında ve Türk olmak konusunda, özellikle bu konunun savunucu- tarafları! olarak görünen kesimler yada kişilerde derin bir içtenlik yok. Bilgi yerine ezberler, tabular, sanılar ve dedikodular, zihinlerini işgal etmiş 2- Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan Doğu Türkistan ve bütün Türk topluluklarında, Büyük Atatürk başta olmak üzere, TÜRK olmak sevdası ve şuurunda olan, fiilen bu konuya inanarak mücadele vermiş, az sayıda devlet adamı, bilim adamı ve mütefekkir varolmuş veya var. Diğerleri, bu işi hep politik açıdan kullanmı

SEÇİMLERE DOĞRU... SEÇMEN?

SEÇİMLERE DOĞRU... SEÇMEN? Seçmen, kişisel sorunlarını açıkça sorgulayarak, çözüm yolunu araştırmalı ve ülke meselelerini kendi zaaflarına örtü yapmamalı ve seçim oyununun kurallarına hakim olmalıdır. Dikkat çekmeyen bu durum, aslında bütün sistemimizin en zayıf olan kısmıdır. Bu nasıl düzeltilebilir ? sırasıyla sizlere açıklamaya çalışacağım. Öncelikle, seçmenler kime oy verirse versinler ama oy verdikleri insanların denetimini asla ellerinden çıkartmamalı ve denetim işini sahiden yapabilmeleri için de bazı prensipleri olmalıdır. Şahsi çıkarları için yakalarını ve zihinlerini politik düzene kaptırmamalı ancak toplumsal talepleri için seçilmiş insanları zorlamalı ve taleplerini o yönde iletmelidirler. Mevcut durumda, içinde yaşadığımız toplumun bireylerinin sergilediği davranış kalıpları, geleceğimizi olumsuz olarak etkiledi. Seçtikleri yada öyle zannettikleri kişilerin, kendilerini (seçmeni) temsil edeceğine, seçmen (seçtiklerine) hizmet etmeye başladı. Hani derler ya "ak

BEYİN GÖÇÜ !

Beyin göçünü önlemek söylemlerinin modası geçmiştir. Çünkü imkanları daha çok olan ülkelere, yüksek verimle çalışabilmek için giden, bu yetenekli insanlarımızın,bize dönme ihtimalleri her zaman vardır .Kaldı ki dışarıya giden beyin gücümüzden kat kat fazlası ülkemizde mevcut olduğu halde, yetenekli insanlarımızı ortaya çıkartıp, ellerinden tutmuyoruz. Yani bir BEYİN EROZYONU meselemiz var. Yetenekli insanların her türlü gereksinimlerini karşılayacak yapılanmalara gitmiyoruz. Tübitak, kobiler, teknoparklar v.s. hepsi de kurulmuş düzenleri olanları, zengin olanları destekleyen yapılanmalardır. Siz Türkiye de hiç duydunuz mu; başarılı fakat maddi gücü sınırlı bir mucide veya mühendise, gel arkadaş bütün ihtiyaçlarını ben karşılıyorum ,sen bu ülke için beyin gücünü ortaya koy diyen bir KURUM. Türkiye de yok. ABD veya İsrail de var. Onlarla bizim aramız daki kalkınmışlık farkının ana teması budur. Hepimiz bunun farkındayız diyeceksiniz. O halde neden harekete geçmiyoruz sor

16 NİSANDAN ( 2017 referandumu) SONRASI...

Politikacılarımızın davranış temayüllerini dikkate alarak baktığımızda, referandum sonrasında, her iki sonuç içinde, erken seçimlere gidilmesi ihtimali, kaçınılmaz gözükmektedir. Şunu hatırlatmak isterim ki Olağanüstü durumların, hızlı değişimlerin, büyük ikilemlerin, insan yaşamını ve doğal hayatı tehlikeye atan gelişmelerin yaşandığı yirminci yüzyılın devamında “yeryüzünde yaşam” belirsizliğe ve riske girmiş durumdadır. Türk insanının artık dalga geçmeyi bırakıp, sorumluluklarını üstlenmesi, kendine olan öz güvenini tazelemesi, politikacı maşası olmak yerine kişisel ve toplumsal çıkarlarını korumasının "gerçek beka sorunu" olduğunu idrak etmesi, zaruri bir hal almıştır. Halk oylaması sonrası için konuyu, rakamlara ve terimlere boğmadan kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: EVET çıkması durumunda : 16 nisan sonrası, iki partili sisteme yönelim başlayacak iktidar ve muhalefetteki partiler temelinden sarsılacaklardır. Ertelenen Fetö tartışmaları ve diğer iç hesaplaşm

DERİN TÜRK MİLLETİ !… Oguz SOLAK

DERİN TÜRK MİLLETİ… 700 yıl önce Tarsus'a 500 yıl önce Kayseri'ye gelerek Lala cami bölgesinde, Varsaklar mahallesini oluşturan, Oğuz soyundan gelenlerin şerefli bir ferdi olarak derim ki: Din tacirlerinin İslamı kullandıkları gibi TÜRKLÜĞÜMÜZÜ kullanan; Türkçüyüm, Milliyetçiyim diyen hiçbir parti, vakıf, dernek, muhalif veya devlet-iktidar, bizi gütmeye! bize yol-yordam öğretmeye kalkmasın. Biz bu vatanın asli unsuruyuz. Sizler yönetici olduk, kitleleri peşimize taktık diye bizleri kullanamazsınız, köleleştiremezsiniz  yada başka görüntüler ile Araplaştıramazsınız. Tarihin her döneminde yeni bir albenili senaryo ile karşımızda oldunuz.. .Daha dün  Fetö psikopatları, ülkenin her tarafını satarken görünmez idiniz, bugün Türkün bekasını kurtarıyoruz ile karşımızdasınız. Bu Devlet, Güneydoğuda yıllardır TÜRKÇE öğretemezken, üreyerek istila etmek için 40 ar çocuk! doğururken ortada yoktunuz. Şimdi bize Vatan kurtarmayı öğretiyorsunuz! Bu döngü hiç bitmez biliyoruz.. Yansım

MİLLİ TÜRKİYE?... 21/Ekim/2017... Oguz SOLAK

MİLLİ TÜRKİYE?... 21/Ekim/2017... Oguz SOLAK Milli olmak, sadece nutuk atmak ile olmuyor. Bunları telafi etmek için iyi niyet var ise önce devletin ve hükumetlerin hatalarını görmesi gerekiyor. Uzun yıllar aktarmaya çalıştığımız gerçekleri, parça parça tekrar aktarmak istiyorum. 1- Millileşme konusunda uzun yıllardır, naçizane fikirlerimi ve önerilerimi devletin kilit noktalarına sunan birisi olarak; vatanseverlik konusunda her bireyin sövmek, şikayet etmek yada taraf olmak yerine, fikirlerini (Türkiye’nin menfaatleri için elbette) bir tarafa not almalarını ve uygun zamanda kamusal alanda paylaşmalarını öneririm… Globalleşen dünyada milli karakterlerine sahip çıkan milletler, saygı ve ilgi görmektedir… 2- Milli olmak, sınırları kapatmak, dünya ile ilişkileri sınırlamak değildir. Tam tersine, dünyaya açılmak, diğer ülkelere saygı göstermek ile diplomasi sanatını iyi bilmek ve kullanmak ile zirveyi zorlarsınız. Saldırgan davranışlar sadece, ülkeyi kullanmak isteyen yapıl